ALPLERİN GÖLGESİNDE IŞIĞIN VE TARİHİN SONSUZ YOLCULUĞU- THE ENDLESS JOURNEY OF LIGHT AND HISTORY IN THE SHADOW OF THE ALPS

Kategori: Kurum İçi Sergiler | Alt Kategori: Kişisel Sergi

Sergi Başlangıç: 10.10.2025 | Sergi Bitiş: 25.10.2025


Sergi Afişi Sergi İç Görsel

DOÇ. DR. M. ÖZER ÖZKANTAR

1984 yılında Kayseri’de doğdu. Hacettepe Üniversitesi Amerikan Kültürü ve Edebiyatı Bölümü’ndeki eğitimi, edebiyat ile görsel kültür arasındaki bağları keşfetmesinin ilk durağı oldu. 2016’da, Çağan Irmak sinemasında erkek kimliğinin temsilini inceleyen yüksek lisans tezini tamamladı; ardından Gazi Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü’nde sürdürdüğü doktora çalışmalarını 2021’de David Lynch sinemasında kadın kimliğinin sunumunu konu alan araştırmasıyla bitirdi. Akademik yolculuğu boyunca 2010–2012 yılları arasında Erciyes Üniversitesi’nde, 2012–2022 yılları arasında Gaziantep Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak dersler verdi; bu süre zarfında İngilizce çevirmenlik çalışmalarıyla kültürel aktarımda da yoğun deneyimler kazandı. Eylül 2022’den bu yana Gaziantep Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Film Tasarımı ve Yönetimi Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görevini sürdürmekte, aynı zamanda bölüm başkanlığı sorumluluğunu taşımaktadır.

Özkantar’ın akademik ilgileri fotoğraf sanatında güçlü bir yankı bulur. Sinema ile fotoğraf arasındaki geçişkenlik, onun bakışında hem düşünsel hem de estetik bir sahneye dönüşür. Bu yaklaşım, “Alplerin Gölgesinde: Işığın ve Tarihin Sonsuz Yolculuğu” başlıklı sergisinde de bütün açıklığıyla hissedilir. Alp coğrafyasında çekilen kareler, yalnızca mekânsal bir yolculuğun izleri değil, aynı zamanda ışık ve gölgenin sinemasal dramatik düzeniyle örülmüş görsel anlatılardır. Her fotoğraf, sahne estetiğini fotoğrafın diline taşıyarak izleyiciye yeni bir deneyim alanı sunar. Bu sergi, Özkantar’ın sinema ile fotoğraf arasında kurduğu yaratıcı köprünün, akademik araştırmalarla sanatsal üretimi nasıl iç içe geçirdiğinin somut bir yansımasıdır.


ALPLERİN GÖLGESİNDE IŞIĞIN VE TARİHİN SONSUZ YOLCULUĞU


2025 yılında Fransa, Almanya, İtalya, İsviçre ve Monaco gibi Alplerin eteklerinde yer alan Avrupa coğrafyalarında gerçekleştirdiğim çekimlerden beslenerek bu sergiyi kurguladım. Bu süreç, benim için yalnızca bir fotoğraf üretimi değil; Alpler’in yüzyıllardır tanıklık ettiği tarihsel katmanlara, kıta Avrupası’nın kent ve kırsal dokusunun hem iç içe geçmiş hem de birbirine tezat düşen atmosferlerine yönelik derinlemesine bir görsel araştırma pratiği niteliği taşıdı. Işığın ve gölgenin Alpler boyunca değişen yüzleri, yalnızca estetik bir unsur olmaktan ziyade, kültürel ve doğal karşıtlıkların; tarihin ve coğrafyanın birbirini şekillendiren izlerinin simgesel ifadesi olarak fotoğraflarımın merkezine yerleşti.
Sergide yer alan tüm fotoğraflar, Avrupa’yı ve özellikle Alpler kuşağını salt bir coğrafya değil, çok katmanlı bir hikâye, bir tarihsel anlatı olarak okuma arzumun somut izdüşümleridir. Dağ geçitlerinden kent meydanlarına, tarihi kalelerden modern yapıların gölgesine uzanan bu karelerde; doğa ve insan yapımı mekânlar, modern ve geleneksel unsurlar, gündüz ve gece, sessizlik ve kalabalık iç içe geçer. Bu ikiliklerin her biri, benim için bir çelişki değil, tersine, bir çeşit estetik ve kültürel zenginlik kaynağıdır. Işıkla gölgenin Alpler’in zirvelerinde ve vadilerinde sürekli çatışır gibi görünen ama aynı zamanda birbirini tamamlayan ilişkisi, sinemanın dramatik yapısında olduğu gibi bu görsel yolculuğun omurgasını oluşturmaktadır. Benim için sinema anlatısı yalnızca hareketli görüntülerden ibaret değil; fotoğrafın sabit karesinde de o anlatının ritmini, duygusunu ve düşünsel derinliğini görebildiğim bir alandır. Bu nedenle bu sergi, fotoğraf ile sinema arasındaki sınırların esnetildiği, her karenin hem bir film sahnesi hem de bir anı olarak kurgulandığı bir deneyimdir. Alplerin tarih ve doğa ile yoğrulmuş ışığını ve gölgesini, Avrupa’nın geçmişiyle bugünü arasındaki geçişkenliği fotoğraflarken, aynı zamanda kendi bakışımı, estetik dilimi ve anlatı stratejilerimi de dönüştürdüm. Bu dönüşümün izlerini, sergideki her karede ve her karşılaşmada görmek mümkündür.
Doç. Dr. M. Özer ÖZKANTAR


DOÇ. DR. M. ÖZER ÖZKANTAR’IN “ALPLERİN GÖLGESİNDE: IŞIĞIN VE TARİHİN SONSUZ YOLCULUĞU” ADLI SERGİSİ ÜZERİNE

"Her fotoğraf, sinemanın nefesini içinde saklayan bir taş gibidir; sabittir, ama her bakışta yeniden hareket etmeye başlar."

Bu fotoğraf sergisi, fotoğrafların yan yana dizilmesinden ibaret bir düzen değildir. Burada her kare, görünür olana sıkışmayan, aksine onun ötesine açılan bir düşünce alanı yaratır. Fotoğraf, yalnızca bir estetik yüzey değil; tarihin, kültürün ve coğrafyanın üst üste binmiş katmanlarını açığa çıkaran bir düşünsel sahneye dönüşür. Özkantar’ın yaklaşımında imge, yalnızca kendini göstermez; aynı anda gösteremediğini, eksik bıraktığını da taşır. Işığın parlaklığı gölgenin gizini, tarihin yüzeye çıkan izleri toprağın altındaki unutulmuşluğu duyurur. Bu nedenle sergideki fotoğraflar bir yolculuğun belgesi değil, sinemasal bir anlatının sabitlenmiş sahneleridir. Fotoğrafın durağanlığı, sinemanın akışında görünmez kalan ritmi açığa çıkarır ve her kare, kendi sessizliğinde anlatının hareketini hissettirir.
Sergi, Alpler’in coğrafi haritasını çıkarmaktan çok, Avrupa’nın tarihsel ve kültürel katmanlarının birbiriyle kesiştiği düğüm noktalarını görünür kılar. Dağ geçitleri, kent meydanları, kaleler ve modern yapılar yalnızca mekân olarak değil, kültürel sürekliliğin ve tarihsel kırılmanın aynı anda hissedildiği sahnelerdir. Doğa ile mimari, gündüz ile gece, kalabalık ile dinginlik arasındaki gerilim burada çözülmez; tam tersine estetik bir yoğunluk olarak izleyiciye aktarılır. Özkantar’ın fotoğraf dili, sinemasal stratejilerle örülüdür. Perspektifin ritmi, ışığın dramatik yönelişi ve gölgenin biçimlendirici ağırlığı, film estetiğinin sabit karede yeniden yazılmasıdır. Her fotoğraf bir sahne kurar; izleyiciyi yalnızca o anla değil, o anın öncesi ve sonrasıyla da ilişkiye davet eder. Bu davet, fotoğrafın durağanlığında beliren bir düşünsel boşluğu açığa çıkarır. Bu boşluk, imgeyi yalnızca görülür kılmaz, düşünülür ve hatırlanır bir deneyime dönüştürür.
Alpler’in gölgesinde kurulan bu görsel yolculuk, bir estetik seyahatten öte, tarih, kültür ve doğanın birbirine temas ettiği derin bir araştırmadır. Her fotoğraf, yalnızca manzarayı değil, o manzarayı mümkün kılan tarihsel güçleri, toplumsal karşılaşmaları ve kültürel süreklilikleri içinde taşır. Bu nedenle sergi, görsel deneyimin ötesinde düşünsel bir çağrı niteliği taşır. Bir kıtanın en yüksek dağlarının ışığı, bu sergide yalnızca doğanın değil, tarihin ve kültürün de ışığıdır. Fotoğraf ile sinema arasındaki sınırların geçirgenleştiği bu yolculukta her kare, hem kendi başına bir bütün hem de başka bir anlatının başlangıcıdır. İzleyici, bu karelerde sabitliğin içinde ritmi, taş dokunun içinde tarihi, gölgenin ağırlığında ise ışığın çağrısını duyacaktır.
Küratör Prof. Dr. Ayhan ÖZER



Ana Sayfaya Dön