ENDÜLÜS KEMERLERİ - ARCHES OF ANDALUSIA - DOÇ. DR. ERDİNÇ YILMAZ KİŞİSEL FOTOĞRAF SERGİSİ

Kategori: Kurum İçi Sergiler | Alt Kategori: Kişisel Sergi

Sergi Başlangıç: 01.10.2025 | Sergi Bitiş: 15.10.2025


Sergi Afişi Sergi İç Görsel

DOÇ. DR. ERDİNÇ YILMAZ

1985 yılında Mersin’de doğan Erdinç Yılmaz, lisans eğitimini Hacettepe Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünde, doktora çalışmalarını ise Gazi Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema Programında tamamladı. 2022 yılından bu yana Gaziantep Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Film Tasarımı ve Yönetimi Bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.
Akademik çalışmalarında film kuramı, görsel anlatı biçimleri ve sinema–felsefe ilişkisine odaklanan Yılmaz, görsel sanatları toplumsal hafıza ve kültürel temsilin düşünsel boyutlarıyla birlikte ele alır. Fotoğraf ise onun için yalnızca bir kayıt aracı değil, zamanın izlerini taşıyan bir gözlem ve yorumlama biçimidir.
Bu yaklaşım, 2025 yılında açılan “Endülüs Kemerleri” başlıklı kişisel sergisinde somutlaşmaktadır. Yılmaz, Endülüs mimarisindeki kemerleri yalnızca mimari formlar olarak değil, zaman ile mekân arasındaki köprüler, tarihsel ve kültürel eşikler olarak ele almakta; fotoğraflarında bu yapıları, hafızanın ve geçişlerin görsel metaforlarına dönüştürmektedir. Sergi, onun akademik düşünce dünyası ile sanatsal sezgisini bir araya getiren özgün bir görsel anlatı niteliği taşımaktadır.


ENDÜLÜS KEMERLERİ

Bu sergide yer alan 38 fotoğrafı, İspanya’nın Endülüs bölgesinde gerçekleştirdiğim saha gözlemleri sırasında kaydettim. Çalışmalarımda, mimari çevre, tarihsel dokular ve kültürel izlekler üzerine düşünsel bir çerçeve kurmaya özen gösterdim. Her bir kareyi, estetik bir arayış ve kavramsal tutarlık doğrultusunda, belirli bir zaman aralığında yapılandırdım.
Her kompozisyonu, çevrenin sunduğu biçimsel olanaklarla birlikte değerlendirdim. Kemerlerin ritmik tekrarları, ışıkla kurdukları ilişki ve taşıdıkları süslemeler, yalnızca görsel bir estetik değil, aynı zamanda zamana direnen bir hafıza sunuyordu. Fotoğraflarda yer alan kemerler, yalnızca mimari unsurlar olarak değil, geçmiş ile bugün arasında kurulan köprüler, kültürlerin birbirine açılan eşikleri olarak konumlanmaktadır. Onların kavislerinde, farklı inançların, dillerin ve yaşam biçimlerinin izlerini gördüm.
Kadrajın sınırlarını belirlerken, estetik kararların yanında, tarihe ve kültüre dair süreklilik de belirleyici rol oynadı. Her açı, taşların sessiz tanıklığını ve mekânın katmanlı yapısını daha görünür kılmak için seçildi. Kemerleri yalnızca biçimsel bir öğe olarak değil, aynı zamanda insanlığın ortak yolculuğuna açılan geçitler olarak görmeye çalıştım. Böylece her fotoğraf, mimarinin ötesine geçen bir anlatı alanı hâline geldi.
Bu sergiyi hazırlarken, Endülüs’ün yalnızca yüzeysel imgeleriyle değil, onun ritmiyle, ışığıyla ve taşların hafızasıyla ilgilendim. Özellikle sabah ışığının bıraktığı sarı ve sıcak tonlar, fotoğrafların dilini belirleyen en önemli unsurlardan biri oldu. Bu renkler, taş yüzeylerde zamanın izini daha görünür kılarken, fotoğraflara hem bir canlılık hem de tarihsel bir yankı kattı.
Her karede, bir gözlemin ötesinde, süreklilik arz eden bir dikkat, birikim ve düşünsel yapı hedefledim. “Endülüs Kemerleri”, izleyiciyi mekânın eşiklerinde dolaşmaya, geçmiş ile bugün arasındaki sessiz köprüleri yeniden keşfetmeye davet etmektedir.

Doç. Dr. Erdinç YILMAZ


ENDÜLÜS KEMERLERİ

Endülüs’ün kemerlerine baktığımızda ilk gördüğümüz şey, elbette taşın formu, perspektifin ritmi, ışığın gölgeyle kurduğu oyun. Fakat mesele burada bitmez; tam tersine asıl mesele, kemerin bir “fazlalık” olarak sahneye çıkmasıdır. Kemer, yalnızca bir mühendislik çözümü değildir; aynı zamanda kültürel ve tarihsel bir simge olarak “fazla” bir şeydir, yani işlevini aşan bir göstergedir. Bu fazlalık, tıpkı ideolojide olduğu gibi, görünenin arkasında gizlenmez; görünenin tam ortasında parlar.
Doç. Dr. Erdinç Yılmaz’ın fotoğrafları işte bu fazlalığı yakalar. Kemerlerin sabah ışığında aldığı sarı tonlar, taş yüzeylerdeki titreşimler, yalnızca estetik bir güzellik sunmaz; izleyiciyi “neden bu görüntü bu kadar güçlü geliyor?” sorusuyla karşı karşıya bırakır. Çünkü kemer, mekânı ayırırken aynı anda ayırdığı şeyin ötesine işaret eder. İçerisiyle dışarısını birbirine bağladığı anda, içerisi ve dışarısı arasındaki farkın keyfi doğasını da ifşa eder.
Endülüs coğrafyası, farklı kültürlerin ve inançların kesişim noktasıdır; fakat bu kesişim, yalnızca barışçıl bir birleşme değil, aynı anda bir gerilimdir. Kemerin kavisinde gördüğümüz uyum, aslında tarihsel çatışmaların, iktidar değişimlerinin, sürgünlerin ve asimilasyonların “estetize edilmiş izi”dir. Burada fotoğraf, tarihin bastırılmış olanlarını yeniden yüzeye çıkaran bir ayna gibi çalışır.
Yılmaz’ın sergisi tam da bu noktada nostaljinin rahat konforunu dağıtır. Endülüs’ün kemerleri, turistin gözüyle romantik bir egzotizm değildir; tam tersine, farklı uygarlıkların birbirine eklenmesinin, bazen de birbirini dışlamasının somut ifadesidir. Kemer bu yüzden bir sınır değil, sınırın içinden geçen bir çatlak olarak okunmalıdır. Her kavis, tarihin boşluklarını, bellek ile unutuşun birlikte varoluşunu görünür kılar.
İşte tam da bu nedenle, “Endülüs Kemerleri” sergisi, basit bir mimari fotoğraf dizisi olmaktan çok, ideolojinin mekânda nasıl kristalleştiğini gözler önüne seren bir estetik-politik müdahaledir. Kemerin kavisi, taşın ağırlığını taşırken, aynı anda bir fazlalığı, yani tarihin görünmez yükünü de taşır. Yılmaz’ın fotoğrafları bu yükü bugünün bakışına devreder: geçmişin yankısı, şimdinin gözünde yeniden dolaşıma girer.

Küratör:
Prof. Dr. Ayhan ÖZER



Ana Sayfaya Dön